Yunanca "seviyorum” anlamına
gelen "phileo" sözcüğü
ve "bilgi» anlamına
gelen "sophia" sözcüğünün birleşiminden oluşan felsefenin
sözcük anlamı, "bilgelik sevgisi" ya da "bilgi
sevgisi"dir. Yani bilgeliğe ve bilgiye değer vermek, onları önemsemek ve hatta
en değerli şeyler olarak görmektir.
Dünyanın her yerindeki siyasi
gelişmeler bizi siyaset ve ahlak üzerine tekrar düşünmeye sevk ediyor.
Türkiye'deki siyasi gelişmelerse öylesine yakıcı ve hızlı ki bütün dikkatimizi
üzerine çekiyor. Gerçekten tarihi öneme sahip olaylara tanık oluyoruz. Bunları doğru kavramak için
düşünen herkes büyük çaba sarf ediyor.
Günümüzde felsefe,
küresel anlamda siyasetin neliğine dair tekrar tekrar düşünmeye mecbur.
Felsefe (philosophia) terimi
ilk kez, İlk Çağ'ın ünlü Yunan matematikçisi ve filozofu Pythagoras (Pisagor),
(MÖ 580-500) tarafından kullanılmıştır.
Bilgeliği seven,
bilgiyi arayan ve ona ulaşmak isteyen kişilere filozof denir.
Başlangıçta tüm bilim
ve disiplinleri içeren felsefenin, daha sonra kendisinden ayrılan tüm diğer
disiplinlerden konusu ve yöntemiyle ayrıldığı görülmektedir. Felsefenin
konuları; genel olarak varlık, bir bütün olarak evrenin kendisi ve insanın
eylemlerini, yaşamını ve yazgısını en temel bir biçimde etkileyen şeylerdir.
Bilim bilgi verir, felsefe ise bilginin ne olduğunu, neyi ve nasıl
bilebileceğimizi araştırır. Bilimlerin ayrı ayrı ele aldığı konuları felsefe,
bir bütün olarak ele alır ve bu bağlamda en genel ilkelere ulaşmaya çalışır.
Felsefe ilk olarak M.Ö.
7.yy’da İyonya uygarlığında önemli bir ticaret merkezi ve liman kenti olan Miletos
(Milet) kentinde ortaya çıkmıştır.
Thales (MÖ 624-546) ile başlayan bu süreçte, doğal
olaylar yine doğal nedenlerle açıklanmaya çalışılarak insan aklının yeterli olduğu
inancı sağlanmaya çalışılmıştır.
Felsefe ilk olarak İyonya’da
ortaya çıkmıştır. O dönemde bu koşulu ilk gerçekleştiren kişi de Miletli
Thales’tir. Thales yunan dini ve mitolojisinin açıklamalarıyla yetinmeyip akla
dayalı açıklamalar yaparak evrenin ilk ana maddesi (Arkhe) sorununa cevap
aramıştır.
O zamanın en büyük filozoflarından biri de
Sokrates’tir. Sokrates adalete ve yasaya büyük önem vermiştir. Dünyaya en
etkili filozoflardan biri olan Platon’u eğitmiştir.
Platon için ahlak ve erdem anlayışı çok önemlidir.
Platon’un felsefi
çabalarının en yüksek amacı tek tek insan bireylerinin ve bir bütün olarak
toplumun ahlaki bir yüksekliğe eriştirilmeleri ve mutlu kılınmalarıydı. Platon, mutluluğu gerek insan bireyleri, gerekse
toplum ve site için nihai amaç olarak görmekteydi. Ahlak anlayışı da mutluluğun
elde edilmesi amacına yönelmişti. Bu yüzden Platon’un ahlak anlayışı bir
“mutluluk ahlakı” olarak nitelenebilir.
Platon’a göre mutluluğu
sağlayabilecek şey iyilikten başkası değildi. Bu yüzden iyiye benzeyen, mümkün olduğunca
iyi olmaya çalışan bir insan, aynı zamanda kendi doğasını tamamlamak yolunda mesafe kat etmiş, kendine yeterli
hâle gelmiş insandır.
Platon’a göre erdem ruhun düzenidir. Ruhun
düzeni ifadesiyle kast edilen şey, ruhun parçalarının doğalarına uygun durumda
olmalarıdır.
Bu değerlendirmelerden yola çıkarak erdemin aynı zamanda ruhun doğası anlamına
geldiği sonucuna varmak mümkündür. Çünkü erdem, ruhu iyi kılacaktır.
Erdem ancak düzen ile
sağlanabildiğine göre, düzen bir şeyin doğasına uygun durumda olması, doğasını
gerçekleştirmiş olmasından başka bir şey olmaz. Platon, bu kabullerden yola
çıkarak erdemi ve başlıca erdem türleri olan doğruluk ve adaleti daima
insanların ya da toplumların doğalarıyla açıklamak yoluna gitmiştir.
Platon erdemi insan
doğasıyla ilişkilendirir. Ona göre erdem insanın doğasına uygun durumda
olmasıdır.